GAZİANTEP EĞİTİMİNE BAKIŞ

Sanayi, ticaret, turizm, tarım ve ihracat yönünden gelişmiş olan kentimiz diğer illere örnek olarak gösterilir. Ancak gözler, sanayiden eğitim alanına çevrildiğinde marka kentten çok uzak bir tablo ile karşılaşmaktayız. Her alandaki gelişmemiz alabildiğine göz alıcı iken, eğitim alanındaki durumumuz hiç de iç açıcı değildir. Toplumları ayakta tutan bu iki unsurun; yani ekonomik gelişme ile eğitim alanındaki gelişmenin paralellik göstermesi gereklidir. Aksi takdirde ekonomik büyümenin eğitimle takviye edilmemesi, marka şehir imajına ters düşer.

            Diğer illere örnek olarak gösterilen marka bir kentin eğitim ve kültürel alanlarda vasatın altında kalması biz eğitimciler için kabul edilemez bir durumdur. Böyle bir kentin eğitim alanında da iddialı olması; hatta bu iddiasını hayata geçirmesi, eğitimiyle Türkiye ve dünya ölçeğinde söz sahibi olması ve bilgi çağı ile bütünleşmesi gerekir. Çünkü hayatın her noktasında eğitim vazgeçilmez bir olgudur. Eğitimsiz bir toplumun bilgi çağındaki dünyada yerini alması mümkün değildir.

             Ancak son birkaç yıldır yetkili, yetkisiz herkesin dilinden düşürmediği "Gaziantep eğitim-öğretimde başarısızdır" söylemlerine karşılık hiç kimsenin bir şey yapmadığını da üzülerek müşahede etmekteyiz. Gaziantep'in eğitimde hak ettiği yerde olmadığı bilinen bir realitedir. Peki, ama Türkiye genelinin eğitimde çok başarılı olduğu söylenebilir mi?

            Bakınız baştan aşağı eşitsizlikle donanmış, neredeyse her yıl formatı değiştirilen eğitim sistemimiz ÖSS ve SBS ile adeta bir yarışa dönüşmüştür

            Peki, bu yarışta sıfır çeken on binlerce kişi, ÖSS'de sınava girenlerin en fazla yüzde 5'inin kendini mutlu hissedeceği bir sonuç, bu sınav için yılda yaklaşık 5 katrilyon lira 'eğitim' harcaması, yaşanmamış çocukluklar, psikolojik açıdan örselenmiş asosyal çocuklar, artan antidepresan kullanımı, kazanamayan çoğunluk için toplumun yüzde kaçını mutlu edebilmektedir? Bu tipik Türkiye gerçeğiyle Türkiye'nin diğer illerini başarılı, Antep'imizi nasıl günah keçisi sayabilirsiniz?

            Bu vahim tablo genç ve büyük nüfusuyla kendini yere göğe sığdıramayan Türkiye dezenformasyonundan başka nedir? Türkiye çok övündüğü koca genç nüfusuna ne iş bulabilmektedir ne de asgari yeterlikle bir eğitim verebilmektedir.

            Verilen "eğitimin" sonucu ise içler acısı. Asgari mantıki tutarlılığa sahip bir paragraflık düşüncesi olmayan, şuursuz, memleket meselelerinden bihaber, sadece maddiyatı ön planda tutan, her türlü kazancı mubah sayan, milli ve manevi değerlerden yoksun, vatan, millet, bayrak sevgisinden uzak nesiller…

             Bu süreçte eğitimde yaşanan eşitsizlik çığ gibi büyümüştür.. Bu basitçe bir azgelişmişlik sorunu değildir, çünkü Türkiye'nin eğitim gibi bazı temel alanlardaki durumu ülkenin genel gelişmişlik düzeyinin çok gerisindedir. Bu bağlamda Gaziantep ile Türkiye genelinin arasındaki tek fark akademik bir olgudan başka bir şey değildir.

            Türkiye de eğitim sorunlarının tüm illere yansımaları aynı olduğu halde ilimizin akademik anlamda listenin alt sıralarında oluş sebebinde elbette yöresel faktörler etkili olmaktadır. Örneğin, yönetici kadrolarının liyakate bakılmadan salt puan sistemiyle atanması, bu kadrolardan bazılarının çok hızla değişen sosyal, kültürel, eğitim öğretim ihtiyaçlarına cevap verecek dinamizme sahip olmaması, siyasilerin eğitim-öğretimdeki başarıya katkıda bulunmak yerine, ya kıyımla uğraşması ya da siyasi tercihlere dayalı tayinler yapması, idarecilerin şartları tutmadığı halde bu görevlere vekâletle atanması, merkezdeki bazı okullarda çok önemli temel derslerin halen vekil öğretmenlerle kapatılması, il genelindeki okullarda görevli memur ve hizmetli kadrolarının çok yetersiz olması sebeplerden sadece birkaçıdır.

            Ne yapmak gerektiğine gelince, Öncelikle yukarıdaki olumsuzlukların optimum olarak ortadan kaldırılması, okul öncesi eğitimdeki oranların maksimum orana çıkarılması, eğitim-öğretimin paralel yürütülmesi, denetim mekanizmasının işin eğitim-öğretim boyutuyla daha çok ilgilenmesi, okullarda PDR öğretmenlerinin norm kadroya göre eksikliklerinin tamamlanması, hizmet içi eğitimlerle ebeveynlerin bilinçlendirilmesi, görselliğin ön plana çıkarılması, bu konuda il genelinde öğrenci, öğretmen ve veli görüşlerinin anketlerle alınarak doğru bir analizle bu görüşlerden faydalanılması acil alınması gereken konular arasındadır.

Tedaviye bir an önce geçilmesi ve marka kentimizin her yönüyle örnek bir dünya kenti haline gelmesini diliyorum.

                                    

 

                                                                      İbrahim Kaçıran

                                                                   Özel Seçkin Koleji